SABAH YÜRÜYÜŞÜ…
Güzel ve ılık bir sabaha uyandım, içim huzur dolu. Yürümek istedim, 90 yaşım, eskisi gibi her sabah yürümeme izin vermiyor. Ama 24 yaşımın isteği üzerine çıktım ki, bahar gelmiş memleketime. Bu güzel bahar havasını içime çeke çeke, çiçekleri koklaya koklaya, güzellikleri yorumlayarak dolaştım. Gördüğüm bu güzelliği komşularımla çocuklarımla paylaşayım istedim. İçimden n’olur erken yatıp erken kalksanız bu güzelliği siz de koklasanız diye kendi kendime söylendim. İçimdeki karamsar havayı bahar havasıyla değiş tokuş ederek içime doldurdum. Ciğerlerimi temizledim. Hafifledim, inanın on yaş genceldim. 24 yaşıma sarıldım, 90 yaşımı kucakladım. Sevindim hem de çok sevindim. Baharın bir parçası olan kedilerle, köpeklerle konuştum, onlar da sevinçli ve mutluydular. Çünkü bahar olumsuzlukların, savaşların yerini almış, rahatlığı ve de güzelliğiyle hayata meydan okuyordu.
Gene de savaşan ülkelerin çocuklarını, orada yaşayan insanları düşünmeden edemedim. “Bu güzel havayı neden bozuyorsun” diyenler vardır. Duyuyorum sanki, ama ülkemizdeki durum, halkın çaresizliği, olayları, olanları duyabildiğimiz kadarıyla bile duygulandırıyor, üzüyor bizi. Hele savaşan ülkelerin yönetme yanlışlarını ve orada yarattığı yıkıntıyı, halkın çaresizlikleri bizleri de çaresiz bırakıyor. Bir avuç insanın çıkarı uğruna yokluklarla, yolsuzluklarla, yapılan yanlışlarla ezilen ve savaşa sürüklenip evini barkını bırakarak göç etmek isteyen halkın günahı ne?
Bırakın; halklar, hayatı yaratan işçiler, üreten köylüler kendi yağlarında kavrulsunlar. Zaten hayatı yaratırken artı değer yaratarak size rant sağlıyorlar. Bırakın; çocuklar babasız, kadınlar kocasız, analar çocuksuz kalmasın. Onların da yaşam hakları vardır. Kaderlerini kötü çizmeyin.
Neboş 22
Son paragraf gerçekten çok etkileyici. Yüreğinize ve ellerinize sağlık.