Mank
Karantina günleri sinema sevdasına dönüş için güzel bir fırsat. 2020’nin önemli filmlerinden MANK’ı izledim bu defa.
Sinema kitabı çıkardık ya “ükelalık(!)” yapmadan geçmeyelim: Film “nasıl senaryo yazılmamalı!” dersi olarak okutulabilecek örnek bir metne yaslanıyor. Ünlü “Yurttaş Kane” filminin senaryosunu Orson Welles ile birlikte kaleme alan Herman Mankiewicz’in biyografik öyküsü. Örneklerini ara ara gördüğümüz, Hollywood’un kendi içine baktığı filmlerden biri: Coen Biraderlerin Barton Fink’i gibi, Tarantino’nun “Bir Zamanlar Hollywood’da”sı gibi… Bana kalırsa bu dönem filmi, senaryo yazımındaki yanlış telakkileri ve uzun ve sıkıcı diyalogları bir yana bırakırsak bilgilendirici ve hoş. Kostüm ve dekorlar konusunda Oscar alabilir diyerek senaryoyu beğenmiyorum ya; büyük olasılıkla tam tersini yapıp en iyi senaryo ödülünü verip yollarlar.
Senaryo baba tarafından
Ünlü yönetmen David Fincher babasının kaleme aldığı senaryoyu çekmiş. Kendince yetkin sinema tekniğini en iyi şekliyle kullanmaya çalışmış. Ama birinci hata babasına ihtiram sunmak adına onun senaryosunu çekerek usta bir yazarın becerilerinden uzak kalmış olmak. Senarist, filmi izleyen herkesin Kraliyet Tiyatrosu’nda dramaturg düzeyinde edebiyat kültürüne haiz olduğunu varsayarak senaryosunu kaleme alıyor ve edebiyat bilgisi hafife alınmayacak bendenizi bile zorlayan göndermeler, alegoriler ve metaforlarla filmini bulmacaya çeviriyor. Oysa hikâye oldukça basit ve becerikli bir senaryo için son derecede elverişli. Yine de büyük emek verilmiş bu film edebiyat ve klasik kültürünü test etmek ve büyük buhran dönemi Hollywood’u hakkında fikir edinmek isteyen izleyiciler için faideli diyelim.
Dört buçuktan beş diyerek sınıfı geçirelim. Çocuk sene kaybetmesin.