Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı -ve başka nahoş gerçekler-

211
Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı -ve başka nahoş gerçekler-

Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı

-ve başka nahoş gerçekler-

[01.11.2018]

Kitabın adı, özellikle de kapağının görseli, ilk bakışta ilgi çekici gelmedi bana. Zaman öldürmeye yarayan magazinel sıradan bir popüler kitap olarak düşündüm. Şöyle bir karıştırınca sayfalarını, ilgimi çekti alabildiğine. Yazarının Prof. Dr. Sevil Atasoy olduğunu söylemem sizler için de yeterli olacaktır. Hele, kanalların birinde hâlâ yayınlanan Kanıt dizisini yeniden yeniden izleyenlerdenseniz, baştan karar vereceksinizdir bu ilginç, ilginç olduğu kadar da bilgilendirici, bilgilendirici olduğu kadar merak ettirici ve bir o kadar da sürükleyici kitabı okumaya.

Öncelikle dili…

Konular, doğal olarak ilgi çekici. Katiller, özellikle seri katiller neden insanları öldürürler, neden tecavüzle yetinmeyip katlederler, çok mu zekidirler. İnce eleyip sık dokudukları kesindir belki, ama hata yapmazlar mı? Bir kez yakalanmayan katil, özellikle yakalanmak için mi, ipucu bırakır polise? Polis, hep titiz midir? Yargıçlar, ama önce savcılar polisin bulguları ve kanıtları gözü kapalı kabul edip öyle mi karar verirler? Avukatlar için de aynı şey söylenebilir mi, söylenmeli mi?

Sevil Atasoy, hem konunun uzmanı oluşu hem iyi anlatımı hem de “kültür” diyeceğimiz, yerinde ve dengeli bilgi aktarımıyla okuru sarıp sarmalıyor. Çok ilgisiz (ve/veya iğrenç) bir saldırıyı, tecavüzü, canice katli, merak ve heyecanla okutturuyor. Aynı zamanda bilgileniyorsunuz da…

Atasoy’un, seri katillerin “yakalanmasalar da” muhakkak bir yerde, bir şekilde açık verecekleri inancı var. Bunu birçok örnekle belgeliyor da. Tipik bir kedi-fare kovalamacasına dönüşen olaylar bir süre sonra çorap söküğü gibi asıl faile götürüyor adaleti.

Adalet adil mi?

Bizim ülkemiz için (hele de tam da bu günlerde sormuyorum, sormamalıyım, polisiye roman okumanın keyfini kaçırmamak gerekir) de geçerli olan bu durum, dünyanın birçok ülkesinde, birçok olayda, birçok kez çıkıyor karşımıza. DNA çözümlemelerinin kolaylaşıp yaygınlaşmasıyla birlikte polisin gücü daha da arttı kuşkusuz. Tırnak içinde bulunan DNA izleri, işin kolayına kaçanları yanıltabiliyor. Ölüden alınan tırnak içi izlerin katille boğuştuğu için, orada bulunan ve en geçerli delil olarak kabul edilen DNA’nın, kimi zaman aktarımlar yoluyla taşındığını da öğreniyoruz. Birkaç günde kaybolmadığını da… Parmak izi bırakmayanlar artık DNA izi de bırakmamak için daha çok çaba harcıyor. Ama gerçeklerin kötü bir huyu var: Er veya geç ortaya çıkıyorlar.

Patates cipsi…

Ülkemizin yetiştirdiği en önemli hukukçulardan biri olan Faruk Erem, “suçluyu kazıyınız altından insan çıkar” diyordu. Onun insani açıdan baktığı vakalara, Stephen King, başka bir açıdan yaklaşıyor: “cinayet patates cipsi gibidir; bir teki ile yetinemezsin”. Sevil Atasoy da King ile aynı çerçeveden bakıyor ve öylesi olayları anlatıyor. Biri polis (Adli Tıp Enstitüsü Müdürü), diğeri yazar… ikisi birden hukukla karşı karşıya. Beni sorarsanız, Faruk Erem’den yanayım.

Psikolojik, sosyolojik ve diğer birçok gerekçesi olan bu hastalıklı insanların tecavüzcü ve katil olmalarını yine aynı çerçeveden bakışla anlayabiliriz, anlatabiliriz.


Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı -ve nahoş başka gerçekler-
Sevil Atasoy
Adli Vakalar
Doğan Kitap, Ekim 2017, 221 s.

Önceki İçerik#kadinsavunmasi Online Şiir-Şarap Gecesi
Sonraki İçerikUluslararası Afrika Bilim, Teknoloji ve Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar Kongresi

Cevapla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz