Sonsuz Şimdi

111
Mehmet Aksoy

Sonsuz Şimdi

Yazan: Gülseli inal

 

MEHMET AKSOY ruhsal, tinsel, toplumsal yaratıcı sezgileriyle: Efsaneleri, Mitolojileri ve Kehanetleri; elinde keskisiyle mermerin derinlerinden yeniden ortaya çıkarmaya başladığında bu derin bilgileri; yeryüzünün bütün Taş’larında erimiş halde bulmuştur. Taşlar ilahi yaşam tohumlarının donmuş yuvalarıdır. Evrende bazı taşlar doğaüstü güçlere sahiptir. Larimar Taşı ve Truva kralına hediye edilen Sihirli Göksel Heykel Palladion ve Suptil varlıkların kralı Süleyman’ın Şamir’i böyle taşlardır. Tarihi kayıtlara göre; dokunulduklarında herkesi cezbe haline sokan taşlar vardır. Ror taşı efsanevi Atlantis’in yıkılmasına neden olmuştur. Yunan ve Roma uygarlıklarında taşlara kutsallık atfedilmişti. Güzel Helen’nin Troya’nın yıkılışını Lithomans /Taş Falı yoluyla çok önceden söylediği rivayet edilir. Suriye-Fenike paralelinde bulunan büyülü bir Heliogabalus isimli Kara Taştan söz edilir.

Günümüzün çağdaş dünyasında da kozmik güzelliğin boyutsuz ruhunu somut formun matematiğine taşıyan sanatçı, yaşayan gerçekliği, durağan kabuklarından ayırıp, taşlara kendi özgün form bilgisini ekleyerek sıradışı heykeller yaratır. “En gerçekçi sanat bile; sadece dünyasal olguları, şeyleri betimlemekten çok daha fazlasını yapar”. Sanatçı kariyeri boyunca Mundus Imagınalis’den / alemi misal/çektiği bilgilere ışığın rehberliğinde sayısız heykel üretmiştir. Levinas’a göre sanat; gerçekliğin buyruğuyla fazla ilgilenmez. O büyülenme, sihirlenme, efsunlanmayla ilgilidir. Mehmet Aksoy’da ise sanatının öznesi doğa ve mitolojidir.

Mehmet Aksoy’un algı dünyasında üç unsur bulunur; Boyutsal Realite, Zamansız Boşluk, içinde yaşayıp yorumladığı Toplumsal Veriler. Tüm var olan sanatçının algısında girift ve canlı bir kıvılcım gibidir. O titreşimsel özün frekanslarını alarak taşı yontmaya başlar. Ve bilir ki insanlığın tüm kaderi taşlarda yazılıdır. Keskiyi eline aldığında taşla konuşur gibi, düşüncenin yaratım sürecinde geometrik Matrix’in içinde; daha yüksek hızda ya da hızlanmış frekanslarla yol alırken, titreşimsel özün bazı formlarını açığa çıkarır. Varoluş sürecinin yeniden yaratıcısı olarak gerçekliğe eklediği düş gücüyle; dış dünyanın büyülü yapısından, toplumsal süreçlerden, ulaşmak istediği kavramlardan, düşlediği dünyadan, estetik girişimlerde bulunarak kendi yaratı doğasıyla hizalayıp kusursuz bir düzene ve estetik dile, armoniye ulaşır.

Onun heykelleri bir başkaldırıdır, isyandır. Öte yandan dış dünyada nesne ve öznenin sürekli bölünebilirrliğini; elindeki malzemeye biçim vererek sabitleyen sanatçının form anlayışında her zaman aşkınlık devrededir. Aristoteles’e göre dış dünyada bir nesne eğer sürekliyse, hep yeniden bölünebilir. Tek yöne yayılan tek boyutlu olan büyüklük çizgisini, iki yöne yayılan iki boyutlu olan yüzey büyüklüğünü, üç yöne yayılan üç boyutlu olan büyüklük ise; cismi meydana getirir. Filozofa göre bunların dışında büyüklük yoktur, bu ÜÇ her yerde anlamına gelir. Böylece cismin üç boyutlu içsel varoluş hareketini, üç boyutlu estetik anlatımlı eserlere dönüştürerek bazı sırlara erişmiş demektir sanatçı. Doğanın devinim ilkesini heykellerine taşıyarak hem bölünebirliği aşmakta hem de yeniden yorumlayarak sabitlemektedir. Mutlak’la olan anlatımlı bir ilişkidir bu. Mutlak’tan yola çıkıp kendi mutlağına ulaşmak. Böylece Mehmet Aksoy heykellerinde dikeysel boyutun; sanatçının özünden yükselen yaratıcı bilincin sesi haline dönüştüğünü görürüz. Bir teoriye göre dünyasal yaşam yansıtılmış bir illüzyondur.

Boyutsal realite ve zamansal boşluk sanatçının estetiğinin motto’sunu oluşturur. Mermeri yontarken görülebilir evrenin ötesini vizüalize ederek hiçliğe doğru yolculuk yapan sanatçı; Birlik’ten damıttığı zaman ötesi olguları, yaşanmışlıkları çağırmaktadır. Hiçliğe doğru çözülmek birliğe doğru erimektir. Yekpare zamanın bütün kıvrımlarını ve oluşumunu zihninde canlandırarak işe başlayan Mehmet Aksoy için formladığı taşlar; ancak derin bir adanmayla yapılan ritüeldir. Var oluşun programını irdelerken, yaşam hologramlarının kayıtlarından çektiği efsaneleri, mitolojileri form aralıkları oluşturarak kurgular. Akaşık kayıtlar sanatçıya bol bol veri sağlamaktadır. Çünkü onun algı kapasitesi zamanın sonsuzluğuna kilitlenerek suptil formların temeline dek uzanır.

Öte yandan sanat ifadesi; fantazilerin örgütlenmesi ve ortak belleğe bir yanıt verebilmeMehmet Aksoy, yenilik getirebilme gücüdür. Sanatçının heykelleri, zaman ötesi efsanelerin puslu imgelerini mermerde aydınlatırken temel farkındalığın da altını çizer. Mehmet Aksoy keskisiyle taşları biçimlerken, ruhunun bir bölümünün zamanı duyumsadığını, ruhunun öbür bölümünün ise düşündüğünü görürüz. Sanatçı da duygu ve entellekt, sezgi ve illüzyon birlikte eşzamanlı olarak bulunmaktadır.

İçinde bulunduğumuz kainat, manyetik alanlardan oluşur, manyetik alanın elektronları ise hafıza programıdır.Elektron Parlaması sanatçıyı zamanın tekamül halkalarına taşır. Taşırken ışık yardımıyla bilgilendirir.Tüm bu etkileşimlerin frekanslarına açık olan Mehmet Aksoy bir görevli gibi bilgileri büyük bir ustalıkla taşa işler. Eşzamanlı olarak da taşta bulunan bilgileri açığa çıkarır. Heykellerini üretirken bu ikili akt; ışıkla gelen bilgiler ve taşta bulunan bilgiler onun yaratıcılığında eriyerek muhteşem formlar kazanırlar.

Sanatçı; kainatı, tarih boyunca yaşanan olayları; parçaları karmaşık biçimde birbiriyle bağlantılı muazzam büyüklükte bir canlı organizma olarak görür. Bir parçanın Mehmet Aksoygözlemlenmesinin, diğer parçaların iç yüzünü açığa çıkardığının bilincindedir. Sanatçının sezgileri günlük yaşamın her anında bulunurlar ancak öylesine gizemlidirler ki bunu estetik dile dökmek için disipline edilmiş bir dil gereklidir. Mehmet Aksoy, zamanı deşifre ettiğinde toplumsal olayları, efsaneleri, mitolojileri açıklayan devasa büyüklükte ve çeşitlilikte bir imge sistemiyle karşılar. Heykel serilerinde rastlanan mitolojik dil, mermerin bir efsane anlatıcısına dönüşmesi, zamanın sonsuzluğunu şimdiye taşıması, toplum bireylerinde bilinç seviyesini yükseltme misyonuna dönüşmüştür. Adem ile Havva, Kibele Ana, Şamanlar, Sarı Kız Efsanesi, Şahmaran, Homer, İlyada gibi heykel serilerinde görülen mitolojik kahramanların benliklerinin madde dışı belirsiz oluşu/ Asomata/ sanatçıyı; hayali özlerini mermerde yeniden yaratmaya, somutlaştırmaya yönlendirir. Öte yandan toplumsal olayların yarattığı gizli ve açık kahramanlar da sanatçının birincil ilgi alanındadır. Ülküsel dünya ile kusurlu dünya arasında bir değişim aracısı olarak yaratıcı misyonunu sürdüren Mehmet Aksoy artistik tarzı son yapıtlarında görülen Modernizim sonrası form anlayışıyla ilerler.

Üç yüzyıl süren Modernizmin dualite anlayışını heykelleriyle yıkan sanatçı, yeniden doğuşun efsunlu formlarını dünyaya armağan eder. Taş şehir Ishmonia’nın izdüşümleri gelip sanatçıyı bulmuştur. Sanatçı ürettiği ve gelecekte üreteceği yapıtlarıyla bir meydan okuma eylemi içinde; dünya hafızasına tohumlar ekmektedir. Gezegenlerin Stellium’u gibi; heykel serilerinin belirlifigürasyon ve konfigürasyonlar oluşturması sanatçının bir vizyoner olduğunu kanıtlar bize. Modern geleneğin normalleştirici fonksiyonlarına, ereksel ve akılcı yöntemlerine karşı her eseriyle başkaldıran sanatçı; yararlılık ve Modern ahlakilik standartlarını, özgün estetik diliyle etkisiz hale getirmiştir. Kimse tarafından gidilmemiş bölgede bir yol bulmak onun görevidir.

Mehmet Aksoy heykellerine hâkim olan bir diğer özellik ise; daire olgusunun bir alt-dil olarak kullanılışıdır. Geometrik nokta her ne kadar gizliyse de ve nicelik olarak hiçlikten besleniyorsa da; ilkesel olarak en Büyük Olanı temsil eder. Çünkü sayıların tümünü içerir ve yalnızca kendisinin sınırsızca yenilenmesi suretiyle tüm elemanlarını üretmiştir. Kariyeri boyunca parlak ve duygu dolu yaşamıyla, iç dünyasını tanıyarak yol alan sanatçı kendine özgü deneyiyle, kendini bilme yani süje tarzında bilgi frekansı sanatçının her heykelinde karşımıza çıkar. Gerçekte sanatçı ışığın ve iç ışığın liderliğinde ilerler. Işık ona lütufta bulunurken ışık aracılığıyla Memoria Sui’nin alanına adım atmıştır bir kez. Mehmet Aksoy heykelleri eski dünya zamanı, yeni dünya zamanına taşıyarak sanat izleyicisine Sonsuz Şimdi’den söz etmektedir.

BOŞLUK

Geometrik olarak boşluk sıfır noktasıdır ancak sıfır durmadan çoğalır. Sonsuz ise sınırları dolayısıyla dışı olmayan şeydir. Tüm sonsuzlar ve sonlular her şeyi kapsayan kainatsal kümenin içinde yer alır. Mehmet Aksoy yaratı süreçlerinde “Boşluk” üzerine düşünüp, biçimlerken içsel dışavurumun ve kendiliğindenliğin estetik programını uygular. Hermetik yasalara göre boşluk olarak görülen şey gerçekte yaşamlarla doludur. Yeni çağ estetik anlayışında her şey Bir’dir. Özgür irade Bir’den doğar, ikinci doğum sevgi’dir üçüncü doğum Işık’tır. Her üçü de Mehmet Aksoy’un kişiliğinde hazır haldedir. Sanatçı maddenin tüm yapısının ışıktan oluştuğunu bilir. Işığa çeşitli kuantalarda titreşim ve dönme, sapma, yorum, güzellik ekleyerek sıradışı eserlerini üretirken, “Işık Kütüğü”ne altın kalemlerle adı yazılmıştır.

Önceki İçerikYeni Şehrin, Yeni Düzenin Kaygıları ve Kara Film
Sonraki İçerikAlan Merrill Hatırasına

Cevapla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz