Leon Bahar’ı Takdimimdir

251
Leon Bahar’ı Takdimimdir
Şair, Edip, Dürüst Tüccar

Leon Bahar’ı Takdimimdir

Dağına taşına âşık olduğu, vatanına ve topraklarına yabancı sayıldığına aldırmadan gazetelere aralıksız yazılar yazardı; bütün isteği yazar olmaktı. Leon Bahar’a tek sütun vermeyen gazeteler, adını, borcunu ödemeyenler listesine yazdılar. Vatanına tutkuyla bağlıydı, vatan haini dediler. Leon Bahar vatanseverliğin dinde, ırkta, zenginlikte değil, yürekte olduğunu anlatamadan 44 yaşında öldü.

Askerliğini yapmak için Kandıra’daki kışlaya Müslüman olmayan yüzlerce akranıyla birlikte geldi Leon. Silah vermediler; silahsız asker olur mu? Kahverengi giysilerle de Müslüman askerlerden farklıydılar. Üstelik Yahudileri yakmak için İstanbul’da Balat’ta, İzmir’de, birçok semtte fırınlar hazırlandığı dedikodularını duyuyor endişeleniyorlardı. Bu Hristiyan askerlerin getirildikleri kışlada yol yapımı ve inşaat işlerinde zorunlu çalışmaktan başka, yapacak bir işleri yoktu.

İki ilkbahar, iki yaz, bir sonbahar, bir kış geçmiş 15 aylık askerliği bitirmişti Leon. Her hafta karısının getirdiği kitapları, dergi ve mecmuaları toparladı yola çıktı.

Haydarpaşa kendini bildi bileli zenginle fakirin, ağababayla fukaranın aynı manzarada harman olduğu bir geçitti. Buradan geçen insanların yüzünü, alınlarındaki çizgileri ve hüzünlerini kelimelerle resmetmeyi istediği düşleriyle evine, çocuklarına geri döndü ve hasret bitti.

Irkçılık yükseliyor

1942 yılının Temmuz ayında Başbakan Refik Saydam öldü. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı olan Şükrü Saracoğlu’na hükümeti kurma yetkisi verdi. Şükrü Saracoğlu’nun hükumet programı, “Biz Türk’üz, Türkçüyüz daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük kan meselesi olduğu kadar vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan, azaltan Türkçü değil, çoğalan çoğaltan Türkçüyüz. Hep bu istikamette çalışacağız” cümleleriyle oluşuyordu.

Yabancı unsurlar…

Ankara’da, Hristiyanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsalar bile yabancı unsurlar olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşına girme ihtimaline karşı bu unsurların olası zararlarından ülkenin kurtarılması gerektiği gibi sözler söyleniyor.

– Varlık vergisi çıksın, ticaret hayatını ellerinde tutanlar vatana olan borçlarını ödesin deniyordu.

– Vergi gelsin ama adil olarak herkese kazancı nispetinde gelsin. Varsa fırsatçıları ayıklasınlar, yaşla kuru aynı kefeye konmasın.

– Mesele dinimizdir, ırkımızdır görün bakın neler olacak, bizleri aynı kefeye koyup altından kalkamayacağımız vergiler yükleyecekler… diye aralarında konuşuyorlardı gayrimüslimler.

Ödeyemediler, çalıştırıldılar…

Evet, olanlar oldu gayrimüslimlere altından kalkamadıkları varlık vergisi konuldu. Elde avuçta ne varsa verdiler, dükkânlarını kapatıp evlerini sattılar. Yine de gelen vergi borçlarını çoğu ödeyemedi. Devlet, varlık vergisi borcunu ödeyemeyenleri vagonlara doldurup, geride kalan çoluk çocuğunu perişan bırakarak Doğuya Aşkale’ye yolladı. Mevsim kış, hava dondurucu soğuk, ellerinde kürekler yolları kapatan karları temizliyorlar, arkalarından yağan kar yolları tekrar kapatıyordu. Aç, çıplaktılar. Bu temizleme işi kış boyu, yaz gelene kadar devam etti.

Durmadan, umutla yazdıkları dilekçeler hep karşılıksız kaldı. Hastalandılar, öldüler… Kalanları oradan inşaatlarda çalıştırılmak üzere Eskişehir’e yolladılar.

Gücü, gücü yetene…

Hayat kanunlarından biri de kuvvetlinin zayıfı ezmesidir. Küçük balık büyük balığın yemi olur diye boşuna söylememişler… Şöyle bir bakın çevrenize: gaddarlık ve haksızlıktan başka bir şey görünmüyor. Dükkancı müşteriyi, ev hanımı hizmetçiyi, zengin fakiri, hükumet halkı eziyor, küçük çocuklar büyüklere söz geçiremeyince evdeki kedi veya köpekleri eziyor. Gücü yeten yetene, siz de vurun abalıya…

Bu zor durumda bile Leon’un, sevdikleriyle birbirlerini tanıştıran, bütün kazancını günlerini hatta anı yaşamak için harcayan, ailesine tutkun, törelere bağlı, sanatı ve kültürü önemseyen, kimseyi incitmek istemeyen, haklarını ve doğruları savunan biri olduğunu göreceksiniz. Kitabı okudukça size tanıdık gelen yüzleri hatırlayarak, “Dürüst ol, sanatla barışık yaşa, insanları sev” diyen Leon’u bütün yaşadıklarıyla birlikte tanıyacaksınız. Ve seveceksiniz.

Bir önemli noktaya daha değinmek isterim: Bu devlet Leon Bahar ve onun gibilerin kıymetini bilemediği gibi, onlara yaşattıklarıyla ne yüzleşti ne de özür diledi.

  • Leon Bahar’ı Takdimimdir
  • Şair, Edip, Dürüst Tüccar
  • Nurten Yalçın Erüs
  • Biyografik roman
  • Kırmızı Kedi Yayınları
  • Kasım 2019, 455 s + albüm

 

—Neboş, 22 Temmuz 2020—

Önceki İçerikGünün Kitabı: Kaplumbağalar
Sonraki İçerik3. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali

Cevapla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz