EDEBİYATIMIZDA UNUTULANLAR VE KAYBEDENLER

207
Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler

EDEBİYATIMIZDA UNUTULANLAR
VE KAYBEDENLER

 

Hikmet Temel Akarsu
İstanbul, 10 Aralık 2021
 

 

  • Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler
  • Taner AY – Ötüken Neşriyat – 2021 / 352 >Sayfa

“Bütün Hayat-ı Fesâhat Bütün Hayat-ı Kalem
Seng-i Mezarının Üstünde Garka-yı Matem”

İşte böyle yazıyor “Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler” kitabının Ali Nusret bölümünün epigrafında ve aynı zamanda yazarın mezar taşında. Bu kısacık beyit kitabın bütün gaile ve efkârını en özet şekliyle yansıtıyor.

Taner Ay’ın Ötüken Neşriyat’tan çıkan kitabı “Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler” duyarlı ve yetkin bir edebiyat araştırmacısı ve yazar – kendi tabiriyle edebiyat arkeologu –  tarafından kaleme alınmış uzun soluklu, teferruatlı, kapsamlı ve çok yönlü bir tefrikanın kitaplaşmış hali. Geçtiğimiz yıl, edebiyat ortamımız yine geleneksel eyyamlarına bürünmüş, kazib şahsiyetleri büyük yazar olarak takdim ederek nasıl daha çok paraya ve şöhrete erişilebilirsin, nasıl piyasayı ele geçirebilirsin, nasıl billboard’larda, televizyonlarda boy gösterip ahmaklara kitap formatında sululuklar satabilirsinin kitabını yazarken bir başka mecradan ayrıksı ve hüzünlü bir sadâ duyuyorduk. “Kalabalık Cadde” adlı bir internet sitesinde Taner Ay, edebiyatımızın unutulmuş, hakkı teslim edilmemiş, kadri-kıymeti bilinmemiş ya da kaybetmiş gerçek değerleri hakkında kaleme aldığı incelemelerle bilhassa edebiyatın has simaları nezdinde derin bir ilgi derliyordu.

Bu yazı dizisinde Taner Ay’ın hem nitelikli araştırmalarına, hem edebiyatın kuytularına olan merakına, hem anekdot ve mesellerine ilgisine, hem de vefakârlığına tanık oluyor, yazıları büyük zevkle okurken kimi zaman gülüyor eğleniyor, kimi zaman hüzün sağanaklarına gömülüyor kimi zaman da hayıflanıyorduk. Ama her hâlükârda edebiyatın unutulmuş değerlerinden, lezzetlerinden, gelenek ve âdetlerinden, adap, usül ve erkânından, görmüş geçirmiş edip ve edibelerin o ince düşünüş ve adanmışlıklarından, terbiye ve asaletlerinden, sadakat ve ulviyetinden haberdar olmak için güzel ama çok güzel bir zamanlamaydı. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ gerçek bir çöküntü ve tefessüh içinde helâk oluyor; biz edebiyatçılar ise her geçen gün sahte değerlere kanmış ya da kandırılmış insancıkların sefaletine ve onların sırtında yükselen eyyamcıların saltanatına acılar içinde tanık oluyorduk.

İşte o tefrikalar boyunca haklarında inceleme yazılan yazarlar şimdi bir kitapta toplanıyordu. Duygusal, duyarlı ve her zaman hüzünlü şair ve editör Adnan Özer’in önerisi ile başlanan yazı dizisi yine onun önayak olması ile birlikte yayıncı aramaya başladığında ilk başta statükonun duvarlarına çarpıyordu. Çünkü tüm üslupçu ve yetkin yazarlar gibi kendine özgü bir Türkçe anlayışı ve yorumu olan Taner Ay’ın yazım tekniği ile TDK’nın yazım kuralları uymuyordu. Türkçe’nin fonetiğine, tutkulu ve hatta abartılı denebilecek düzeyde bağlı Taner Ay’ın harfler üzerine koyduğu aksanlar kuraldışı olduğu için yayıncılar dosyayı yayınlamayı reddediyorlar, onu umumi kurallara uymaya davet ediyorlardı. O da tabii ki tüm kişilikli edebiyatçılar gibi meselenin bam teli olan bu ayrıntıdan taviz vermiyor, Nuh deyip peygamber demiyordu. Gel zaman git zaman Şaban Özdemir’in araya girmesi ve bu tür arkaik edim ve tasalara kıymet veren bir yayınevine kitabı önermesi ile bu değerli inceleme kitaplaşma yoluna giriyordu. Üstelik kitabın kapağında, başlığın altında “1” ibaresi bulunuyordu. Yani bu, serinin sadece ilk kitabıydı şimdilik ve devamı yoldaydı.

Kitabın, gayelerine mütenasip bir özen ve tutku ile hazırlandığını, insanda başka türden duyarlılıkları da ateşleyecek formda olduğunu, solmuş kapağı ve mezar taşını andıran bölüm başlarının yanı sıra ve her bölümün başına gelen nostaljik yazar fotoğrafları ve ibret epigrafları ile okuru derin duygulara sevk ettiğini söyleyebiliriz. Ancak içindekiler tüm bunların hepsinden daha etkileyici. Yazarların kısa yaşam öyküleri, onları ölüme ya da unutuluşa götüren süreçler, eserleri, uğradıkları haksızlıklar, kadir-kıymet bilmezlikler, terekeleri, eserleri, mezarları ve edebiyatımızda tuttukları değerli bilinmemiş müstesna yerleri. Taner Ay, bunları naftalin kokan, insanı hüzünlendiren, arkaik ve zengin bir dil ile anlatıyor. Hem de TDK yazım kılavuzuna açtığı savaştaki aksanlı hurufatla…

İlk kitapta Şinâsî, Hakkı Paşazâde Celâl, Andelîb Es’ad, Ali Nusret, Osman Fahri, Şukûfe Nihal, Yaşar Nezihe Bükülmez, Fazlı Necip, Safiye Erol, Kemal Ahmet, Kemal Altınkaya, Kenan Hulûsi Koray, İhsan Mahvî, Aka Gündüz, Nurettin Artam, Burhan Cahit Morkaya, Osman Cemal Kaygılı, Hasan Tanrıkut, Nezahat Somar, Fikret Ürgüp, Hikmet Şevki ve Mazlum Kenan Köstekçi hakkındaki incelemeler yer alıyor. İkinci ciltte ise diğer yazarlarla devam edileceği anlaşılıyor.

Taner Ay, bu kitabında bir enstitü, bir üniversite ya da Kültür Bakanlığı’nın üstlenmesi gereken bir çalışmayı bir başına yapmış. Eğer edebiyatın kuytularını, hüzünlerini, gerçek değerlerini ve talihsiz şahsiyetlerini merak eden duyarlı bir okursanız bu kitaba bîgâne kalmamanızı öneririm. Hele hele bugünkü yıkamalı yağlamalı, imajlı reklamlı, güdümlü sübvansiyonlu, endüstriyel edebiyat çağında kendinizi bir parça aldatılmış ve yalnız hissediyorsanız bu kitabı asla atlamayın derim.

Önceki İçerikGörkemli Bir Yazara Görkemli Bir Biyografi
Sonraki İçerik“GERÇEK NEREDE?”

Cevapla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz