Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer

137
Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer

Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer

Deniz Fenerleri

Denizler tarihinde önemli bir yeri olan ve zamanın gemilerine yol gösteren, 1850-1925 yılları arasında yapılmış deniz fenerleri, teknoloji gelişinceye kadar kendilerine has ışık karakterleri ile gemilerin yollarını belirlemişler.

Işık alfabedir. Fener onu heceler anlaşılır bir dil halinde yol gösterir.

Elektrik enerjisi bulununcaya kadar balina yağı, kuyruk yağı, kömür, linyit, petrol, doğalgaz kullanarak ışıklandırılmış deniz fenerlerinin kıyı fenerleri, yüzer fenerler, ada fenerleri ve ahşap fenerler gibi çeşitleri vardır. Uzaktan yeşillikler arasında bembeyaz ihtişamı ile göze çarpmasının yanında ayrı renkleri, yapısı, yüksekliği, şeklinin fark edilir olması da önemlidir.

Bu deniz fenerlerini konuşturacak olursak kim bilir ne acı tatlı hikayeler anlatırlar. Deniz feneri bekçiliği babadan oğula geçer. Bekçilerin kulaklarındaki deniz dalgalarının sesi, denizin kokusu, canlı canlı pişirip yedikleri balığın tadı hep anlattıkları hikayelerinin süsleridir. Fenerleri canlı tutan bakımı ve temizliğidir. Ama otomatik çalışan fenerler yalnızdır; yolu ışıklarıyla gösterirler ama onlar da okşanmak, konuşmak, gördüklerini ve anlatacakları hikayeleri dinleyecek birini ararlar.

Fenerler gibi kasaba meydanlarında yükselen unutulmuş saat kuleleri de görevlerini tamamlamış, emeklilikleri yaklaşmış, yapacaklarından çok anlatacakları olan tecrübeli hayat adamlarına benzerler. Bunlar birer kültürel miras, adres soranlara da nirengi olarak gösterilen yerlerdir. Evet, şimdilerde deniz fenerleri, saat kuleleri hediyelik eşya olarak yapılmış oyuncakçı dükkanlarının vitrinlerini süslüyor.

KARANLIK VE KORKU

Her akşam güneş elini ayağını toplayıp rengarenk huzmelerini ortalığa yayarak batar. Geceleri görünen ay ışıklarını dağlara, denizlere, steplere sererek, ortalığa duyguları coşturan bir güzellik saçar. Ama tehlikelere gebe olan karanlık, aysız geceler ve gene ayın doğa olayları sebebiyle şekil değiştirmesi insanları korkutmuş kötülüklerin yok olması için naralarla korkularını gidermeğe çalışmışlar. Halktan gizlenen olaylar da karanlıktır, korku üretir. Tekneler, gemiler nasıl deniz feneri ışığına doğru gidiyorsa, bugüne kadar insanların ışığa yönelmeleri de rahat ve aydınlık yaşam içindir. Hedefimiz, rehberimiz ışıktır.

Gözlerin rehberi ışıktır, gelecektir. Sudan korkup yükseklere yerleşen kabileler zamanla yamaçlara inmişler; denizlere açılma uğraşları uygarlık ifadesidir. Suyun huyunu öğrenmek yaşamın ilk şartıdır. Hayat güneşle başlar güneşle biter, ama karanlık öyle mi? O başka bir şey… Dengenizi kaybetmenize sebep olur düşebilirsiniz; nirengi noktası yoktur, ufuk çizgisi, yer gök, deniz, duvar yoktur. Kendinizi boşlukta sanıp kıpırdayamazsınız… Korkarsınız, batıl inanç hikayeleri önünüze çıkar, tüm duygularınız hassaslaşır, burnunuz koku, kulaklarınız küçük bir ses bekler. Işığın yokluğunda sesler büyür anlam değiştirir, korkar ürperirsiniz, kalp atışlarınızın hızı sizin iç korkunuzdur. Asıl karanlık bin bir inanç hikayeleriyle doldurulan kendi kafamızın içindedir.

İnsanlar, doğal olaylar karşısında nasıl davranacaklarını, ne yapacaklarını nirengilerini gene doğada arayarak buldular. Kristof Kolomb’un bir pusulası vardı, ama 2000 yıl önceki denizciler gökyüzünde ipuçları aramış kuşların kanat çırpmaları, balık sürüleri, sürüklenmiş yosun yığınları, ufukta biriken bulutlar, ayın parlaklığı, yıldızların dizilişinden anlamlar çıkararak yol almışlar. Denizciliğin tarihini yazan birçok ulusun tekneleri, gemileri şimdi suların dibindedir.

Gelişme, yaşam ve tecrübelerle başlamış, karanlıktan korkmak gelişen insan aklıyla elektrik bulununcaya kadar devam etmiş.

Korkularımız karanlıktan başlamış engin denizlerin kimliğini öğrenene kadar, dünyayı tanıyana kadar, canavarlardan korunma korkusu da ateşi bulana kadar devam etmiş. Teknoloji geliştikçe korkularda insan aklıyla ve uygulamalarıyla şekil değiştirmiş ve bu uğurda binlerce tecrübe kazanılmış, milyonlarca insan ölmüş bedeller ödenmiş. Korku bitmiş mi? Hayır. Üretim araçlarını ellerinde tutanların aklı ile işsiz kalma korkusuyla çalışanlar baskı altında artı değer yaratmışlarsa da sömürülmüşler. Egemenlerin çıkarları uğruna insanlar öldürülmüş. Haksızlığa karşı başkaldırı, isyanlar başlamış gücü elinde olanlara karşı. Hak arama, haksızlığa karşı koyma şekil değiştirerek günümüzde de hızla devam ediyor. İnsanlar akıllarıyla eşit olduklarını görmüş, bir sana bir bana paylaşmış; adalet kendiliğinden ortaya çıkmış, birlikte mücadele başlamıştır.  Devletleri, ülkeleri ayakta tutan adalettir, adil yargılama, adil paylaşımdır.

Bu ilginç kitabı okuyun isterim. Çünkü romanlarda olayların anlatımı sayfalarca yazılır. Ertuğrul Uçar, belgesel tadında yazdığı bu kitapta korkularla birlikte yaşanmışlıkları anlatmış. Benim “denizcilik tarihi” diye adlandırdığım 100 sayfalık kitaba bin yılların zorlu mücadelesini sığdırmış. Emeğine yüreğine sağlık. Tebrik ediyorum.

  • Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer
  • Ertuğ Uçar
  • Can Yayınları,
  • Anlatı, anı, gezi, belgesel
  • Temmuz 2020, 135 s.
Önceki İçerik4. Uluslararası Asya Pasifik Modern Bilimler Kongresi
Sonraki İçerikEdebiyat, Sanat ve Felsefe dergisi Pathos’un 5. Sayısı çıktı

Cevapla

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz